Lively* Administrator
Kayıt tarihi : 13/02/10
Mesaj Sayısı : 744
Yaş : 31
Teşekkür Sayısı : 8951
Rep Puanı : 18
| Konu: Kadın Hakları Çarş. Ağus. 04, 2010 2:19 pm | |
| Kadın Hakları konusu insan hakları kavramı çerçevesinde ele alınmalıdır. Ancak insan haklarına iliskin degerlendirmeler tek basına kadın haklarının özgünlügünü karsılamaya yetmemektedir. Kadın haklarının toplumsal yapı aile ve iktidar iliskileri açısından yeniden yapılandırılması gerekir. Ülkemize kadınlara siyasal yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye Cumhuriyetinin kurulusu ile belirgin bir sıçrama yapmıstır ancak yeterli degildir. Pozitif ayrımcılık yoluyla kadın magduriyetinin her alanda pisirilmesi gerekir daha yapılacak çok sey vardır.
1. INSAN HAKLARININ BiR PARÇASI OLARAK KADIN HAKLARI
nsan hakları yeryüzünde esit olarak yasayan bütün bireylerin birbirlerine karsı salt insan olmaktan kaynaklanan ¤¤¤¤leridir. nsan haklarından insanın insan olmaktan kaynaklanan tüm hakları anlasılmaktadır. nsan Hakları Evrensel Beyannamesi de bu çerçevede cins dil din siyasi milli veya sosyal köken servet dogus veya diger herhangi bir fark gözetmeksizin insanın insan olması nedeniyle her insan tarafından yararlanılabilen haklara “insan hakları” denmektedir. Hukuk tarafından korunmaya deger menfaat olarak hak dogrudan hukukun konusunu olusturmaktadır. Hak kavramı insanın salt insan olmak sıfatıyla sahip oldugu özgürlükleri ve olanakları insanın degerini ya da onurunu meydana getirmektedir. Bu nedenle insan haklarının kaynagı insanın bu deger yanından gelmektedir. nsan belki insan hakları olmadan da yasayabilir. Ancak böyle bir yasam insana yakısan bir yasam olmaz. nsanın insan olmasından kaynaklanan hakların ihlali veya inkarı demek insanlıktan insan olmaktan vazgeçmek demektir. Aslında insan haklarının dogustan varolusu sadece algılanabilecegine bu nedenle tanımlanmasına bile gerek olmadıgına iliskin görüsler vardır. Ancak hukuksal açıdan tanım bir açıklık saglama olanagı sunar. Evrensellik eskimezlik degismezlik üstünlük devredilmezlik insan hakları kavramının temel özellikleridir. Sonuç olarak amaç; “insan onurunun korunması” oldugu için bu özellikler zorunlu olarak aranacaktır. Çagdas pozitif hukuk normlarında bu özelliklerin “ devredilmez vazgeçilmez temel hak ve özgürlükler” olarak yansıtıldıgını görmekteyiz. 18.yy.'da üzerinde tartısılan "nsan ve Yurttas Hakları" kavramı yeni bir tarihsel açılımı ortaya koyarken tüm insanlara sesleniyordu. Bu yüzyılda kadın hakları savunucuları Batı'da kökten etkiler yaratan hareketin içindeydiler ve erkeklerle birlikte esitlik ve özgürlük mücadelesi veriyorlardı. Bu mücadele 1776 tarihli Amerikan Bagımsızlık Bildirgesi ve 1789 tarihli Fransız nsan ve Yurttas Hakları Bildirgesi'ni dogurmustur. Her iki sözlesme ve devam edegelen sözlesmeler insanlar için vazgeçilmez hakların varlıgı ve siyasi iktidarın bu hakları tanıması zorunlulugu üzerinde duruyordu. Ancak ne yazık ki dogal haklar olarak isimlendirilen bu hakların basta teorisyenleri olan erkekler olmak üzere kadınları da kapsadıgı konusunu kabul etmediler.
Fransız Devrimi'nden etkilenen Mary WOLLSTONECRAFT (1755-1797) feminist teori tarihinde ilk önemli çalısma olan "Kadın Haklarının Savunusu"nu hazırlamıstır. Bu kitap erkeklerin özgürlük talepleriyle geleneklere karsı açtıgı savası kadınların da yapabilecegi mesajını veriyordu. Özgürlük talebinde bulunmamak kadını onursuz kılacaktır demekteydi. Aynı sekilde kadın hakları savunucusu Olympe de GOUGE (1748-1793) Kadın Hakları Bildirgesi'yle dogrudan nsan ve Yurttas Hakları Bildirgesi'ne yönelik bir manifestoda bulunuyordu. Esitlikten kadın ve erkek esitliginin de anlasılması gerektigini ileri sürüyor; kamusal mevkilere gelme siyaset yapma konusunda da esit haklar talep ediyordu. "Kadına giyotine gitme hakkı tanınıyorsa kürsüye çıkma hakkı da tanınmalıdır" demekteydi. ronik bir sekilde Olype de GOUGE 1793'deki darbe sonrası giyotinle idam edildi. 19. ve 20.yy'da mücadelenin hukuksal alandaki esitlik söyleminden çok hayatın her alanında yapılan cinsiyete dayalı ayrımcılıgın kaldırılması noktasına yöneldigini görüyoruz. Bu yaklasımla savunulan tarihsel ve toplumsal olarak cinsiyetten kaynaklanan davranıs kalıpları ve rolleri kadınların herhangi bir alandan dıslanmaları için gerekçe olmamalıdır görüsüdür. Mücadelenin kamusal alanda yer almaya yani siyasi ve sosyal alandaki esitlik taleplerine dönüstügünü görüyoruz. Toplumsal yasamın özel alan (ev içi-aile ortam) ve kamusal alan (ev dısı-çalısma ortamı) biçiminde bölünmesi ve kadının geleneksel olarak özel alana hapsedilmesi bu durumun beraberinde getirdigi kalıplarla zorlanma kadının kendisini insan olarak ve üretimin bir parçası olarak ifade etmesini güçlestirir. Liberal feminizme göre geleneksel özel-kamusal alan ayrımı kadının erkek karsısındaki ikincil konumunun ana nedenidir. Kadınların kamusal alana girmesini önleyen ve onları özel alana hapseden yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekir. Kadınların özel alana ait görülmesi ve bu alanda da yasamlarının devlet tarafından tam güvenceye alınmaması ve özel alana hukukun müdahalesinin sınırlı tutulması olgusu kadınların uzun yıllardır mücadelelerinin odak noktası olmustur.
2. KADIN HAKLARININ ÖZGÜN YÖNÜ
16.yy.'daki "kadın insan mıdır?" tartısmasının bir zamanlar yapılmıs olması bile kadın hakları kavramının insan hakları kavramı çerçevesinde tartısılmasını zorunlu kılıyor. Aslında bu tartısmanın kökeni kitabi dinlerin Adem'in topraktan buna karsım Havva'nın ise Adem'in kaburga kemiginden yaratılmıs olmasına kadar götürülebilir. Buna baglı olarak erkek uygarlıgın ve kültürün yaratıcısı ve ürünü olarak görülürken; kadın doganın ürünüdür. Saptamalar kadının ikincilligini vurgulamak için kullanılmaktadır. Bu yüzden genel insan hakları ile ilgili düzenlemelerin ayrıca ve özellikleri de dikkate alınarak kadın hakları tarafından tamamlanması gereksinimi dogmaktadır. Kadın haklarının özgünlügünü belirtmek yapay bir ayrım degil insan hakları kavramına somut bir içerik kazandırabilmenin ön kosuludur. nsan hakları kavramının salt "insan" soyutlaması içinde ele alınması insan-erkek kavramı iliskisinde somutlastıgı için ataerkil anlayısın sürdürülmesi ve pekistirilmesinden baska bir ise yaramamaktadır. Bu nedenle insan hakları kavramının kadın hakları kavramı ile de tamamlanması geregi dogmaktadır. Kadının insan hakları konusuna iliskin iki temel yaklasım vardır: - Evrenselci yaklasım - Kültürcü yaklasım Evrenselci yaklasım; insan haklarının evrenselliginden yola çıkmaktadır. nsan hakları belgelerinde yer alan hakların tümünden kadınlar yararlanmalıdır düsüncesini savunmaktadırlar.
Kültürcü yaklasım ise; tüm toplumlarda geçerli olabilecek insan hakları anlamında ortak degerlerin bulunmasının olanaksızlıgından yola çıkar. Ancak bu yaklasımda kadınlara karsı yapılan ayrımcılıkların kültürel farklılıklara dayandırılarak haklılastırılmaya çalısıldıgı görülmektedir. Her kültürün kendi degerleri çerçevesinde ele alınması kültürün genel yaklasımının kadını belirli bir noktaya hapsetmesine engel olmayacaktır. Bunun anlamı bazı farklılıklar gösterse bile genel ataerkil kastın kırılamayacagı noktasına ulasır. Böylece bir çifte standart yaratılmaktadır. Kadınlara Karsı Her Türlü Ayrımcılıgın Önlenmesi Sözlesmesi (CEDA W.1981) insan hakları belgeleri içinde en çok çekince konulan sözlesmedir. Bu sözlesme bir sekilde imzalanmıs bile olsa yasalarla tanınmıs pozitif hakların tek baslarına degil egemen toplumsal ve kültürel ortam içinde varoldugu gerçegini de göstermektedir.
En son ' LiveLy tarafından Paz Ağus. 08, 2010 11:25 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi |
|
₪Kristal KéLébék₪ Erişilmez Üye
Kayıt tarihi : 06/04/10
Mesaj Sayısı : 4871
Nerden : |ÜİK.| < 3
Yaş : 27
İlgi alanları : ÜmitİbrahimKantarcılar | & | ÇakılTaşları
Durumunuz : 5'iBirYerdeyiGeriİstiyoruz.
Teşekkür Sayısı : 6315
Rep Puanı : 112
| Konu: Geri: Kadın Hakları Çarş. Ağus. 04, 2010 3:12 pm | |
| |
|
@büşra@ Yeni Üye
Kayıt tarihi : 05/10/10
Mesaj Sayısı : 7
Teşekkür Sayısı : 7
Rep Puanı : 0
| Konu: Geri: Kadın Hakları Ptsi Ekim 25, 2010 9:33 am | |
| |
|