-'Mahmut
Banlanmış Üye
Kayıt tarihi : 09/06/10
Mesaj Sayısı : 2981
Nerden : Bitlis_ tatvan
Yaş : 32
İlgi alanları : Futbol.Basketbol.Voleybo. bsiklet....xd
Durumunuz : Bazen öyle, bazen böyle, şu an şöyle...(huzurlu)
Teşekkür Sayısı : 3560
Rep Puanı : 36
| Konu: Özel Kenter Tiyatrosu Çarş. Haz. 09, 2010 8:18 pm | |
| Yıldız ve Müşfik Kenter Ankara Devlet Konservatuvarını başarıyla bitirmiş, Devlet Tiyatroları'nın çeşitli oyunlarında Ankaralıları kendilerine hayran bırakırken, bir gün sevgili hocaları Muhsin Ertuğrul Devlet Tiyatroları'nın başındaki görevinden ayrıldı. Ardından da onlar...
Muhsin Ertuğrul, Kenterler'in Devlet Tiyatroları'ndan ayrılıp, İstanbul'a geleceklerini öğrenince Muammer Karaca'ya şöyle yazmıştı: "Hele Yıldız'la Müşfik'e gelince, onların yapmak istedikleri tamamiyle deliliktir. Türkiye'de bir sanatçıya sağlanan en yüksek mevki ve parayı, üstelik garantili bir istikbali bırakıp da böyle akibeti meçhul bir işe atılmak, sırf sanat yapmak için de olsa, aklın kabul edemeyeceği bir harekettir."
İstanbul'a gelip, M. Ertuğrul'la birlikte onun yönetimindeki Küçük Sahne'de oynamaya başladılar. 1951'de açılan Küçük Sahne, kurucularından Vedat Nedim Tör'ün sonradan kullandığı bir deyimle, verimli bir fidelik olmuştu. Oradan yetişenler daha sonra pek çok tiyatronun başına geçtiler. Yıldız ve Müşfik Kenter, Şükran Güngör ve Kamran Yüce o yıllarda biraraya geldiler ve ayrılmaz bir dörtlü olarak uzun yıllar birlikte tiyatro yaptılar.
Kadroda, Cahit Irgat, Genco Erkal gibi oyuncular da vardı. "Salıncakta İki Kişi" ilk oyunlarıydı. Onu "Çöl Faresi", "Tahta Çanaklar" gibi eserler takibetti. Kenter kardeşler, iki yakın arkadaşlarıyla sonra "Site Tiyatrosu"nu kurdular, ardından "Birleşmiş Oyuncular". Her gittikleri tiyatroda yeni bir isimle oynamaktan vazgeçip, tiyatrolarının adını 62'de hem İstanbul kentini temsilen, hem de soyadlarına atfen "Kent Oyuncuları" koydular. Önce Karaca Tiyatrosu'nda, sonra da Dormen Tiyatrosu'nda konuk oyuncu olarak perde açtılar. İlk oyunlarından başlayarak, seyircinin ve ödül jürilerinin göz bebeği oldular. Birlikte defalarca o yılların en prestijli ödülü olan "İlhan İskender Armağanı" kazandılar. İonesco'nun yazdığı, "Sandalyeler" gibi seyircinin pek de kolay anlamayacağı düşünülen oyunları, kolaylıkla sahneleyip, aylarca kapalı gişe oynadılar. Haldun Dormen'in tiyatrocu kişiliği, bu genç ve zarif iki kardeşle uyuşmuş, başarılı çalışmaları yıllarca birlikte devam etmişti. Öyle ki, kendi tiyatrolarını yaptırıp, Harbiye'deki "Kenter Tiyatrosu"na taşınırken, Haldun Dormen'in verdiği kokteylde ardında bıraktığı anıların, daracık soyunma odalarının, teknik imkansızlıkların ve dolu dolu salonun ve alkışların iziyle, Yıldız Kenter'in gözleri dolmuştu.
1968'de Harbiye'deki "Halaskargazi Cad. No:35'deki yuvalarına taşındılar. O yıllara göre, çok zarif, çok ince zevkle döşenmiş, örnek bir tiyatroydu Kenter Tiyatrosu. Girişine Gorbon Işıl tarafından yapılan seramik pano, tiyatroya hem farklı bir şıklık katmıştı, hem de büyük yenilikti.
Ama bu tiyatroyu yapmak hiç de kolay olmamıştı. Anadoluyu karış karış dolaşarak turne yaptılar. Bütün paralarını bu tiyatroya yatırdılar. Pes ettikleri günler olmadı değil. Ama sonunda, tiyatroyu açmadan koltukları satmaya başladılar. Bu kampanya onları tiyatrolarına kavuşturdu.
Yeni binalarını açarken çıkarılan "Kent Oyuncuları" dergisinin ilk sayısında Yıldız Kenter şunları yazıyordu:
"Tiyatromuz açılıncaya kadar satılan koltuk sayısı 278'i buldu. İstanbul dışına taşarak Ankara, İzmir, hatta Söke'den karşılığında tanıdığımız haklardan çoğu zaman faydalanamayacaklarını bile bile kampanyamıza katılanlar oldu. Tüccardan emekliye,öğretmenine, bankasından köy okulları yardımlaşma derneklerine, havalandırmacısından ışıklandırmacısına, halıcısından marangozuna kadar binamızla uzaktan yakından ilgili çeşitli müesseseler ve kişiler davamıza ortak çıktılar."
Seyircilerse bu salonu doldurmak için birbirleriyle yarıştı. Kent Oyuncuları burada, başladıkları yıllarda nasıl cesur oyunlar seçiyorlarsa gene öyle davrandılar. Kolaycılığa düşmeden, "seyirciye inelim", "seyirci ancak bunu anlar", "hayat zaten ağır, seyirci tiyatroda gülmek istiyor " demeden, "biz bir özel tiyatroyuz, büyük prodüksiyonları ödenekli kurumlar yapsın" diye düşünmeden, Shakespeare'ler, Çehov'lar oynadılar. Müşfik Kenter unutulmaz bir "Hamlet" oldu, Yıldız Kenter seyircinin belleklerinden çıkmayan enerjik bir "Arkadina"... Ve "Üç Kız Kardeş"ten "Martı"ya, sahnede Çehov'un kendisi kadar ince bir "doktor", Şükran Güngör. Ama yerli yazarları hiç ihmal etmediler. O yıllarda tanınmamış, gencecik bir yazar olan Hidayet Sayın'ın "Pembe Kadın"ını yıllarca kapalı gişe oynadılar. Bu başarıyı sinemaya taşıyıp, seyircinin belleğine kazınan, o ünlü filmin yapılmasını sağladılar. Bu topraklara tiyatro yaptıklarının bilerek, seyirciyi sürekli daha çok düşünmeye, daha akıllı seçimler yapmaya zorlayarak çalıştılar. Ama hiç asık suratlı olmadan, güleryüzlü tiyatroyu, nitelikli gülmeceyi eksik etmeden, titiz bir repertuar örneğini hep göstererek... Ve o sahneden kimler geçti, kimler... Genco Erkal, Tuncel Kurtiz, Sema Özcan, Çolpan İlhan, Pekcan Koşar, Güler Ökten, Gülsüm Kamu, Gül Onat, Gülsen Tuncer, Kadriye Kenter, Suzan Aksoy, Erol Günaydın, Ergun Köknar, Göksel Kortay, Erdal Özyağcılar, Çiğdem Selışık, Alev Koral, Kemal Sunal, Bülent Koral, Ayla Algan, Candan İsen, Cüneyt Türel, Mübeccel Vardar, Yılmaz Köksal, Meral Taygun, Mustafa Alabora, Müjdat Gezen, Savaş Dinçel, Köksal Engür, Salih Sarıkaya, Erdoğan Akduman, Gülsün Kamu, Celile Toyon, Ayhan Kavas, Selçuk Yöntem. Ve daha gençler, Tilbe Saran, Demet Akbağ, Berna Laçin, Uğur Yücel, Hande Ataizi, Şebnem Sönmez, Güneş Berberoğlu, Esra Kızıldoğan. İlk kez profesyonel olarak o sahnede seyirciyle buluşan ve hala orada çalışan, Mehmet Birkiye, Hakan Gerçek, Yeşim Koçak, Engin Hepileri, Okan Yalabık, Bülent Şakrak, Bartu Küçükçağlayan, Demet Evgar ve hala gelmeye devam eden niceleri... Ve Mengü Ertel. En güzel, en unutulmaz tiyatro afişlerini onlar için çizdi. Duygu Sağıroğlu, Metin Deniz en güzel dekorlarını onlar için tasarladılar. Osman Şengezer neredeyse çizdiği her kostümle ödül kazandı. Yayın kuruluşlarının cesaret edemediği yıllarda, oynadıkları oyunları kitap olarak bastılar, "Kent Oyuncuları" adlı dergiyi yıllarca yayınladılar. Kamran Yüce'nin özenle hazırladığı bu dergi, kimi sayılarında sadece Shakespeare'ye adandı, kimi zaman da hocalarının 60. sanat yılında Muhsin Ertuğrul'a... Yurdaer Altıntaş bu dergilere ve kitaplara durmadan kapaklar çizdi, kimi zaman afişler kapak oldu kimi zaman da tersi. İmza, Yurdaer Altıntaş ya da Mengü Ertel. Ülkemizin yetiştirdiği ilk ve en önemli grafik tasarımcılarının ilk gençlik yıllarını Kent Oyuncuları'nda geçirmesi tesadüf müdür?
Yıldız ve Müşfik Kenter Rockfeller bursuyla yurtdışında Amerika'da da tiyatro eğitimlerini sürdürmüşlerdi. Meslek yaşamlarının başlangıcından bu yana sahne hocalığı da yaparak, bütün bu birikimlerini tiyatroya aktarmaya, tiyatroya katkılarını arttırmaya çalıştılar. Yıllara sığmayan bu engin deneyimi hala öğrencileriyle paylaşıyor, tiyatro hayatımıza yeni, pırıl pırıl isimler eklemeyi sürdürüyorlar. Kent Oyuncuları'nın yılların üzerine çıkan gençliği, hala tiyatromuzun en önemli kuruluşlarından biri olmayı sürdürmesi, başlangıcındaki inançla birlikte, bu dinamizmi kavrayarak, sürekli tazelenmelerinden, gençleşmelerinden geçiyor olsa gerek...
Şimdi Şükran Güngör ve Kamran Yüce tiyatroyu başka bir dünyadan izliyorlar. Aramızda değiller. Ama arkalarında emek vererek yetiştirdikleri oyuncular, yönetmenler ve tasarımcılarla, yoluna kararlılıkla devam eden bir tiyatro bıraktıklarını biliyorlar. |
|
|»Ela«| Erişilmez Üye
Kayıt tarihi : 23/04/10
Mesaj Sayısı : 2833
Nerden : ankara
Yaş : 30
İlgi alanları : müzik dinlemek,kitap okumak,gezmek vs. :D
Durumunuz : idare ediyoruz işte :D
Teşekkür Sayısı : 2969
Rep Puanı : 26
| Konu: Geri: Özel Kenter Tiyatrosu Ptsi Haz. 28, 2010 9:04 pm | |
| paylaşım için teşekkürler. |
|