benim çakıl taşlarım var irili ufaklı
kaybolduğumda yere yayıp yol yaptığım
çakıl taşlarım var her yerden topladığım
boşluğa düştüğümde oyunlar yaratıp oynadığım
benim bir sözlüğüm var unutulmuş bir dil
oysa ki içinde her şeyin anlamı gizli
benim bir gözlüğüm var sol Camı kırıldı
taktığım zamanlarda içini gösteren adeta
sen hiç “hiç” oldun mu, birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her Suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
düştün mü sen?
benim hiç boyanmamış dört duvarım var
çatlaklarından sızıp içinden geçtiğim
benim hiç yıkılmamış duvarlarım var
dikkatle baktığımda ardını gördüğüm adeta
sen hiç “hiç” oldun mu birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
düştün mü sen?
benim bir hikayem var sonunu yazmadığım
benim bir sevgilim var henüz tanışmadığım
benim umudum var benim umudum
benim umudum var benim umudum
sen hiç “hiç” oldun mu birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
hiç oldun mu birden duruldun mu?
bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
düştün mü sen?